İzlandaca içindeki þeir ne anlama geliyor?
İzlandaca'deki þeir kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte þeir'ün İzlandaca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İzlandaca içindeki þeir kelimesi onlar anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
þeir kelimesinin anlamı
onlarpronoun Allir menn hafa einhvern náttúrulegan hæfileika, en spurningin er sú hvort þeir geti notað hann eða ekki. Bütün insanlar bir doğal yeteneğe sahiptir ama sorun onu kullanabilip kullanamadıklarıdır. |
Daha fazla örneğe bakın
8 Þar sem þjónar Guðs hafa hlýtt þessum fyrirmælum eru þeir nú orðnir um sjö milljónir talsins. 8 Bu emirlere uyulması sonucunda Tanrı’nın yeryüzündeki hizmetçilerinin sayısı günümüzde yedi milyonu aşmıştır. |
(Matteus 11:19) Oft hafa þeir sem starfa hús úr húsi séð merki um handleiðslu engla sem hafa leitt þá til fólks sem hungrar og þyrstir eftir réttlætinu. (Matta 11:19) Evden eve gidenler, çok defa meleklerin kendilerini adalete acıkmış veya susamış kişilere doğru sevk ettiklerine dair kanıtlar gördüler. |
Trúaðir eiginmenn, sem elska konur sínar í blíðu og stríðu, sýna að þeir fylgja vandlega fyrirmynd Krists sem elskaði söfnuðinn og annaðist hann. İyi günde kötü günde eşlerini sevmeye devam eden imanlı kocalar, cemaati seven ve onunla ilgilenen Mesih’i tam olarak örnek aldıklarını gösteriyorlar. |
20 Orð Jesú í Matteusi 28:19, 20 sýna að þeir sem gerðir hafa verið lærisveinar hans ættu að láta skírast. 20 İsa’nın Matta 28:19, 20’deki sözleri, onun şakirdi durumuna gelenlerin vaftiz edilmeleri gerektiğini gösterir. |
Sem betur fer var þeim kennt fagnaðarerindið, þeir iðruðust og urðu andlega sterkari en freistingar Satans, fyrir friðþægingu Jesú Krists. Merhametle onlara sevindirici haber öğretildi, tövbe ettiler ve İsa Mesih’in Kefareti sayesinde ruhsal olarak Şeytan’ın ayartmalarından daha güçlü oldular. |
Á sama hátt og Ísraelsmenn fylgdu lögmáli Guðs sem sagði: „Safna þú saman lýðnum, bæði körlum, konum og börnum, . . . til þess að þeir hlýði á og til þess að þeir læri,“ eins koma vottar Jehóva nú á tímum, bæði ungir og gamlir, saman og fá sömu kennsluna. Tıpkı İsraillilerin izledikleri Tanrısal kanunun dediği gibi: “Kavmı, erkekleri ve kadınları ve çocukları . . . . topla, ta ki, işitsinler ve öğrensinler,” Yehova’nın Şahitleri de bugün gençler ve yaşlılar, erkekler ve kadınlar olarak bir araya geliyor ve aynı öğretimi alıyorlar. |
Allir menn hafa einhvern náttúrulegan hæfileika, en spurningin er sú hvort þeir geti notað hann eða ekki. Bütün insanlar bir doğal yeteneğe sahiptir ama sorun onu kullanabilip kullanamadıklarıdır. |
Þeir fengu afkomendur Nóa til að móðga Jehóva með því að reisa Babelborg sem miðpunkt falskrar guðsdýrkunar. Onlar, Nuh’un torunlarını sahte tapınmanın merkezi Babil şehrini yaparak Yehova’yı gücendirmeye sevk ettiler. |
Vottar Jehóva hafa notið þess mjög að hjálpa fólki, þó svo að þeir viti að tiltölulega fáir rati inn á veginn til lífsins. Yehova’nın Şahitleri, hayata giden yola insanlar arasından çok az kişinin gireceğini bilseler de, olumlu karşılık veren kişilere yardım etmeyi bir sevinç kaynağı olarak görürler. |
Þeir sem geta ekki gerst aðstoðarbrautryðjendur hafa oft á tíðum gert ráðstafanir til að verja auknum tíma til prédikunarstarfsins sem safnaðarboðberar. Öncü yardımcısı olarak hizmet edemeyenler, çoğu kez cemaat müjdecisi olarak şahitlik işine daha çok vakit ayırmak üzere düzenlemeler yaptılar. |
Frá mannlegum sjónarhóli virtust því ekki miklar líkur á að þeir gætu sigrað. Bu nedenle insani açıdan bakıldığında zafer kazanmaları pek olası görünmüyordu. |
21 Og hann kemur í heiminn til að afrelsa alla menn, vilji þeir hlýða á rödd hans. Því að sjá, hann ber bþjáningar allra manna, já, þjáningar hverrar lifandi veru, bæði karla, kvenna og barna, sem tilheyra fjölskyldu cAdams. 21 Ve sesine kulak verirlerse, O bütün insanları kurtarabilmek için dünyaya gelir; çünkü işte bütün insanların acılarını, evet, Adem’in ailesinden gelen erkek, kadın ve çocuk, her canlı yaratılışın acılarını O çeker. |
En þeir lögðu sig fram í samræmi við heilræðið: „Hvað sem þér gjörið, þá vinnið af heilum huga eins og [Jehóva] ætti í hlut, en ekki menn.“ — Kólossubréfið 3:23; samanber Lúkas 10:27; 2. Tímóteusarbréf 2:15. Fakat şu öğüdü uygulamak için canla başla çalıştılar: “Her ne yaparsanız, insanlara değil Rabbe yapar gibi candan işleyin.”—Koloseliler 3:24; Luka 10:27; II. Timoteos 2:15 karşılaştır. |
Þeir beindu orðum sínum að Móse og Aroni en í augum Jehóva voru þeir í rauninni að mögla gegn honum. Musa ve Harun’dan yakınsalar da, Yehova’nın gözünde onların hoşnutsuzluğunun asıl hedefi bizzat Kendisiydi. |
Og þeir sprengdu af sér böndin, sem þeir voru fjötraðir. Þegar mennirnir sáu þetta, lögðu þeir á flótta, því að óttinn við tortímingu hafði gripið þá. Ve onlar bağlı bulundukları ipleri kopardılar ve oradaki insanlar bunu görünce kaçmaya başladılar; çünkü onların üzerine ölüm korkusu gelmişti. |
Hvernig sýndu trúarleiðtogarnir á dögum Jesú að þeir vildu ekki fylgja ljósinu? İsa’nın günlerindeki dinsel liderler ışığı takip etmek istemediklerini nasıl gösterdiler? |
Þeir notuðu alls 1.202.381.302 klukkustundir í að segja öðrum frá ríki Guðs. Onların gözünde bu iş vakit geçirmek için yapılan bir faaliyet değildir. |
Þeir þoldu sjúkdóma, hita, örmögnun, kulda, ótta, hungur, sársauka, efa og jafnvel dauða. Onlar hastalık, sıcak, bitkinlik, soğuk, korku, açlık, acı, şüphe ve hatta ölümle uğraşmışlardı. |
Þeir sem elska Jehóva kunna vel að meta kristilega hvatningu. Yehova’yı seven biri bu tür Tanrısal tembihleri çok tadir eder. |
3 Og svo bar við, að þeir hlupu sem fætur toguðu og komu að dómarasætinu. Og sjá. Yfirdómarinn hafði fallið til jarðar og alá í blóði sínu. 3 Ve öyle oldu ki var güçleriyle koşup yargı kürsüsüne geldiler; ve işte başhakim yere düşmüş kanlar içinde yatıyordu. |
Það má einkum rekja til afstöðu vottanna gagnvart blóðgjöfum, hlutleysi, reykingum og siðferðismálum sem þeir byggja á biblíulegum forsendum. Aslında bunun nedeni Şahitlerin kan nakli, tarafsızlık, tütün kullanımı ve ahlak anlayışı gibi konularda Mukaddes Kitaba dayalı tutumlarıdır. |
Þeir sögðu: „Fjarri sé það oss að yfirgefa [Jehóva] og þjóna öðrum guðum.“ Yüzyıllar önce bu tutsakların ataları, ‘Yehova’yı bırakıp başka tanrılara kulluk etmemiz düşünülemez’ diyerek Yehova’ya itaat etmeye kararlı olduklarını alenen bildirmişlerdi. |
En hinir öldruðu eru fullorðnar manneskjur. Þeir hafa aflað sér þekkingar og reynslu á langri ævi, hafa séð um sig sjálfir og tekið sjálfstæðar ákvarðanir. Fakat yaşlı kimseler hikmet ve deneyim açısından yılların birikimine sahip, ömür boyu kendi kendilerine bakmış ve kendi kararlarını kendileri vermiş yetişkinlerdir. |
Hvað gefur hinum ‚öðrum sauðum‘ hreina stöðu frammi fyrir Jehóva en hvað þurfa þeir að biðja hann um? “Başka koyunlar”a, Yehova’nın önünde temiz bir durum kazandıran nedir? Fakat onlar Yehova’dan ne dilemelidirler? |
Meðan á því stendur eru þeir ekki með hugann við sín eigin vandamál heldur einbeita sér að því sem meira máli skiptir. – Fil. Ayrıca böyle yaptıklarında dikkatleri sorunlarından uzaklaşıyor ve daha önemli şeylere odaklanıyorlar (Filip. |
İzlandaca öğrenelim
Artık þeir'ün İzlandaca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İzlandaca içinde arayabilirsiniz.
İzlandaca sözcükleri güncellendi
İzlandaca hakkında bilginiz var mı
İzlandaca bir Cermen dilidir ve İzlanda'nın resmi dilidir. Germen dil grubunun Kuzey Germen şubesine ait bir Hint-Avrupa dilidir. İzlandaca konuşanların çoğunluğu İzlanda'da yaşıyor, yaklaşık 320.000. Danimarka'da 8.000'den fazla yerli İzlandalı konuşmacı yaşıyor. Dil ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 5.000 kişi ve Kanada'da 1.400'den fazla kişi tarafından konuşulmaktadır. İzlanda nüfusunun %97'si İzlandaca'yı ana dili olarak görse de, İzlanda dışındaki topluluklarda, özellikle Kanada'da konuşanların sayısı azalmaktadır.