İspanyolca içindeki mantuve ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki mantuve kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte mantuve'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki mantuve kelimesi savunmak, ele geçirmek, zapt etmek, devam ettirmek, sürdürmek, sahip olmak, sözünü tutmak, sözünde durmak, korumak, sürdürmek, devam ettirmek, geçimini sağlamak, ifşa etmemek, iddia etmek, sürdürmek, kullanmak, çalıştırmak, geçindirmek, bakmak, sürdürmek, devam ettirmek, devam ettirmek, sürdürmek, sürdürmek, sevmek, hoşlanmak, sürdürmek, devam ettirmek, sürdürmek, sürdürmek, devam ettirmek, tutmak, (besleyip) güç vermek, güçlü tutmak, yerine getirmek, geçindirmek, alıkoymak, kaydetmek, taze tutmak, iş yapmak, uzaklaştırmak, meşgul etmek, iyi durmak, güzel durmak, kendine hakim olmak, sakinlik, soğukkanlılık, metanet, irtibat kurmak, ile iş yapmak, işinde kalmak, ümit beslemek, ilgisini/merakını çekmek, kontrol altında tutmak, ciddiyetini korumak, ciddi kalmak, uzak tutmak, sözünü tutmak, umudunu korumak, ümit etmeyi sürdürmek, şüphe etmemek, gizlemek, saklamak, gizli tutmak, düzenli olarak bilgi vermek, sakin olmak/kalmak, dikkat çekmemeye çalışmak, dikkatini vermek, bağlantıda olmak, sakin olmak/kalmak, göğüs germek, uzakta durmak, izlemek, takip etmek, uyanık tutmak, yakın tutmak, değer vermek, gizli tutmak, gözetim altında bulundurmak, önlemek, alçaltmak, barışı koruma (görevi, vb.), güncel tutmak, temas halinde olmak, sakin olmak, sakin kalmak, sabitlemek, uzakta tutmak, çenesini tutmak, (birisini) geçindirmek, bakmak, eğlendirmek, su yüzünde tutmak/yüzdürmek, -i uzak tutmak, sır olarak saklanma, ortalama bir hızla gitmek, aynı hızla gitmek, sessiz olmasını sağlamak, soğuk tutmak, bir arada tutmak, bastırmak, -den geri kalmamak, bekletmek, uyutmamak, dengelemek, dengede tutmak, gözetleme, yerinde kalmak, sohbet etmek, işlemek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
mantuve kelimesinin anlamı
savunmakverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Los rebeldes mantuvieron su posición durante diez horas hasta que llegaron los refuerzos. |
ele geçirmek, zapt etmekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El ejército buscaba mantener su posición estratégica en la cima de la montaña. |
devam ettirmek, sürdürmekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mantén el curso actual en los siguientes cien kilómetros. |
sahip olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Su hijo no puede conservar un trabajo. Siempre lo despiden. |
sözünü tutmak, sözünde durmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Contrario a mucha gente, yo si cumplo mis promesas. |
korumakverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Los corredores mantienen una buena velocidad media. ⓘEsta oración no es una traducción de la original. Saatte 40 sayfalık okuma hızını korudu. |
sürdürmek, devam ettirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La corredora había empezado muy bien, pero... ¿sería capaz mantener ese ritmo? |
geçimini sağlamakverbo transitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tenía una familia que mantener y no podía malgastar dinero. |
ifşa etmemek(secreto) (sır, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) James luchaba por mantener el secreto. |
iddia etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mantenía que el tirador llevaba puesto un jersey negro. |
sürdürmekverbo transitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Me despidieron cuatro veces, ¡no puedo mantener un empleo! |
kullanmak, çalıştırmakverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Cada año cuesta más mantener este carro. Bu arabayı kullanmak, her geçen yıl daha da pahalı hale gelmektedir. |
geçindirmek, bakmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mantenía una gran familia con su sueldo. |
sürdürmek, devam ettirmekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tenemos que mantener la huelga porque podemos ganar. |
devam ettirmek, sürdürmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Rita todavía mantiene su jardín a pesar de que ya tiene ochenta años. |
sürdürmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Jane mantenía una apariencia de indiferencia, aunque por dentro estaba furiosa. |
sevmek, hoşlanmak(nesne) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nick estima el reloj de bolsillo que le dio su abuelo. |
sürdürmek, devam ettirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El gobierno derechista estaba dispuesto a sostener el orden, a pesar de los llamamientos al cambio. |
sürdürmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Durante todos los años de pobreza, ella se las arregló para conservar su dignidad. |
sürdürmek, devam ettirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Cuando renovamos el hotel, intentamos preservar sus cien años de historia. |
tutmak(verilen sözü, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Finalmente cumplió su promesa y nos devolvió el dinero. |
(besleyip) güç vermek, güçlü tutmak(a alguien) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El huerto producía alimentos suficientes para sustentar a toda la familia. |
yerine getirmek(silencio) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La gente suele hacer un minuto de silencio durante el Día del Armisticio. |
geçindirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Él trabaja mucho para mantenerla a ella y a sus cinco hijos. |
alıkoymaklocución verbal (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Trabajó mucho para mantener a sus hijos a salvo de problemas. |
kaydetmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Registra tu progreso escribiendo todo lo que hayas logrado cada día. |
taze tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El envase debe conservar la comida lo más posible. |
iş yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) África suele considerarse un continente difícil para negociar. |
uzaklaştırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Este aerosol repele a los mosquitos. |
meşgul etmek(figurado) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Julia se negó a ir a la reunión, ya que la ataría por tres horas. |
iyi durmak, güzel durmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La bailarina se sostiene bien. |
kendine hakim olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Incluso si ella quiere empezar una pelea, debes controlarte y evitar responderle. |
sakinlik, soğukkanlılıkexpresión (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Si te grita debes mantener la calma y no rebajarte a su altura. |
metanetexpresión (informal) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Los ingleses son famosos por mantener el tipo. |
irtibat kurmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Has estado en contacto con ella últimamente? |
ile iş yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Estados Unidos hace negocios con China porque cada país usa los recursos del otro. |
işinde kalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Luego de años de desempleo, John logró mantener un trabajo en la oficina de correos. |
ümit beslemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La policía no tiene muchas esperanzas de atrapar a los culpables. |
ilgisini/merakını çekmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los oradores deben elegir temas estimulantes para mantener el interés del público. |
kontrol altında tutmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ciddiyetini korumak, ciddi kalmakverbo transitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No pude mantener la seriedad cuando dijo que era virgen. |
uzak tutmak(informal) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La vacunación es la forma más efectiva de mantener a raya la gripe. |
sözünü tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nunca cumple su palabra: siempre cuenta mis secretos. |
umudunu korumak, ümit etmeyi sürdürmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No sabemos si volverá a casa. Todo lo que podemos hacer es mantener las esperanzas. |
şüphe etmemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cahill les dijo a los fanáticos que mantuvieran la fe después de la octava derrota en doce partidos. |
gizlemek, saklamak, gizli tutmak(informal) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La compañía guarda bajo siete llaves el nuevo modelo hasta el lanzamiento oficial. |
düzenli olarak bilgi vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Te mantendremos al tanto con las últimas novedades de los negocios. |
sakin olmak/kalmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tienes que mantener la calma aunque te provoquen. |
dikkat çekmemeye çalışmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tras la pelea, mantuve un perfil bajo por unos días. Los espías suelen mantener un perfil bajo para no llamar la atención. |
dikkatini vermeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El discurso del presidente era tan disperso que era difícil mantener la atención. |
bağlantıda olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Chau, ¡no te olvides de mantener el contacto! |
sakin olmak/kalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Va a tratar de hacerte enojar, pero debes mantener la calma. ¡Mantengan todos la calma hasta que llegue la policía! |
göğüs germek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
uzakta durmak
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Las niñas se hicieron a un lado. |
izlemek, takip etmek(eventos, información) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mi hija me escribe por correo electrónico todos los días para que yo pueda mantenerme al tanto de lo que hace. |
uyanık tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tomar café por la noche me desvela. |
yakın tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Claire decidió trabajar desde casa para tener cerca a sus hijos. |
değer vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le doy mucha importancia al concepto de libertad de expresión. |
gizli tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La información del gobierno se debe mantener en secreto. |
gözetim altında bulundurmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Miembros de la policía mantuvieron la casa del sospechoso bajo vigilancia para cazarlo en un descuido. |
önlemeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dicen que si tomas más vitaminas, puedes mantener a raya la gripe. |
alçaltmak(volumen, precio, etc) (ses) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El profesor le pidió a los chicos que mantuvieran bajo el volumen. |
barışı koruma (görevi, vb.)locución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Las fuerzas para mantener la paz se dirigieron hacia la zona destruida por la guerra. |
güncel tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Es importante mantener actualizado el sitio web de tu negocio. |
temas halinde olmak(birisiyle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Prométenos que te mantendrás en contacto con nosotros cuando estés fuera. |
sakin olmak, sakin kalmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mantén la calma y haz como si no supieras nada. |
sabitlemekverbo transitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Esta cadena mantendrá firme el poste a pesar del viento. |
uzakta tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Una reja alrededor de la pista mantiene lejos a los espectadores. |
çenesini tutmaklocución verbal (argo) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mejor que mantengas la boca cerrada sobre las galletitas que faltan. |
(birisini) geçindirmek, bakmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El padre mantiene a la familia con su salario. Baba, kazandıklarıyla ailesini geçindirir (or: ailesine bakar). |
eğlendirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Jugamos algunos juegos para entretener a los niños durante el viaje. |
su yüzünde tutmak/yüzdürmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El barco se mantiene a flote gracias a las bolsas de aire que lo rodean. |
-i uzak tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Hay muchas cosas que puedes hacer para mantener alejados los mosquitos. |
sır olarak saklanmalocución verbal (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Juró mantener en secreto absoluto los eventos de esa noche. |
ortalama bir hızla gitmek, aynı hızla gitmek(otomobil, uçak, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) James circulaba a una velocidad constante de 60 kilómetros por hora. |
sessiz olmasını sağlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Por favor trate de callar a esos chicos, ¡esta es una casa de oración, no un jardín de juegos! |
soğuk tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gemma puso el vino en la heladera para mantenerlo frío. |
bir arada tutmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los militares creen ser la única fuerza capaz de mantener la unidad del país. |
bastırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Yo mantendré la rama apretada, mientras tú la trepas. |
-den geri kalmamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Es difícil estar al día con mis estudios si tengo que trabajar en el restaurante todas las noches. |
bekletmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿No estás listo todavía? Nos estás retrasando a todos. |
uyutmamaklocución verbal (birisini) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El llanto del bebé mantuvo despierto a los padres toda la noche. |
dengelemek, dengede tutmaklocución verbal (kişi) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Las personas con problemas en el oído interno no pueden mantener bien el equilibrio. Orta kulaklarında rahatsızlık bulunanlar vücutlarını dengede tutmakta zorlanır. |
gözetleme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yerinde kalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mantén tu posición hasta que yo llegue. |
sohbet etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mantener una conversación puede ser complicado en una primera cita. |
işlemek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Se requiere mucha energía para mantener este negocio operando. |
İspanyolca öğrenelim
Artık mantuve'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
mantuve ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.