Fransızca içindeki mettre ne anlama geliyor?

Fransızca'deki mettre kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte mettre'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Fransızca içindeki mettre kelimesi sokmak, koymak, giymek, giyinmek, giymek, koşmak, kullanmak, koymak, makyaj yapmak, koymak, bahis oynamak, giymek, giymek, eklemek, giymek, giymek, içine koymak, bağışlamak, koymak, vermek, çalmak, benzin pompalamak, benzin doldurmak, üstünü değişmek, çağrısında bulunmak, eklemek, hazırlamak, kurmak, yerleştirmek, sokmak, yaymak, sermek, monte etmek, içine sokmak, içine tıkmak, açmak, vitese takmak, düzen vermek, yoluna koymak, koymak, katkıda bulunmak, kepçeyle almak, giydirmek, yerleştirmek, sürmek, bulaştırmak, sıvamak, giymek, bedelini ödetmek, hiddet, kiraya vermek, kiraya vermek, uygulamaya geçirmek, uygulamaya koymak, edinmek, yerine oturmak, diz çökmek, kızmak, öfkelenmek, başlamak, yola çıkmak, yola çıkmak, öne geçmek, gerçekleştirmek, aşağı indirmek, -den indirmek, tam/kesin nedenini göstermek, tokat atmak, tokatlamak, sille atmak, bacaklarını ayırarak oturmak, düzenlemek, yırtmak, sökmek, kökünden sökmek, söküp atmak, pranga vurmak, prangaya vurmak, düşman etmek, düşmanlık yaratmak, (hayvan) saldırmak/saldırarak yaralamak, standart hale getirmek, standartlaştırmak, standardize etmek, koreografisini üstlenmek, çarpanlarına ayırmak, tecrit etmek, ilerlemesine mani olmak, renk katmak, renklendirmek, renklendirmek, renk katmak, kiraya vermek, gözetim altında bulundurmak, açmak, açmak, tamamını yazmak, çözmek, kiraya vermek, hariç tutmak, aşırı duygusal/duygularını kontrol edemeyen, histerik, başlangıç, onay, başlatan şey, heyecanlandırmak, yere/dizlerine kapanmak, yavrulamak, bastırmak, vurgulamak, üzerinde durmak, dikkati çekmek, vurmak, yumruk atmak, bozmak, çalışmaz duruma getirmek, kalınlaştırmak, işten atmak, işten kovmak/çıkarmak, işine son vermek, üçüncü bir şahısa (bir süre için) emanet etmek/emanet olarak bırakmak, takoz koymak, şişe geçirmek, macunlamak, macunla sıvamak, son listeye almak, kelepçelemek, vurgulamak, vurgu yapmak, arasına girmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

mettre kelimesinin anlamı

sokmak, koymak

verbe transitif (en ordre,...) (mecazlı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il mit toutes ses affaires en ordre avant de partir pour l'Australie.
Avustralya gezisine çıkmadan önce tüm işlerini düzene soktu (or: koydu).

giymek, giyinmek

verbe transitif (des vêtements)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Que vais-je mettre aujourd'hui ?
Sence, bugün üzerime ne giyeyim?

giymek

(vêtements) (giysi bedeni)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Vous mettez du combien ?

koşmak

(işe, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mettons John au travail sur cette tâche.

kullanmak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Vous devriez mettre vos compétences linguistiques au service de la traduction ou de l'interprétariat.

koymak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Mettons fin à cette dispute.

makyaj yapmak

verbe transitif (du maquillage)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Cette fille est trop jeune pour mettre du maquillage.

koymak

verbe transitif (un objet,...)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il mit son verre sur le bord de la table.
Resmi albümün içine yerleştirin.

bahis oynamak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je crois que je vais mettre (or: placer) vingt dollars sur cette jument. Je pense qu'elle va gagner.

giymek

verbe transitif (des chaussures) (ayakkabı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Quelles chaussures devrais-je porter (or: mettre) ?

giymek

verbe transitif (des vêtements) (giysi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Amanda porte (or: met) du noir la plupart du temps.

eklemek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le marchand a ajouté un coût supplémentaire de transport à l'article acheté.

giymek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

giymek

verbe transitif (un vêtement)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Elle a mis une jolie petite robe pour aller à la fête.

içine koymak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mets cette soupe à chauffer deux minutes au micro-ondes.

bağışlamak

(familier : de l'argent) (para)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

koymak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

vermek

verbe transitif (de l'argent) (para, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ils ont chacun mis 100 euros et ont offert un voyage en Grèce à leur mère.

çalmak

verbe transitif (de la musique) (müzik, CD)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tu pourrais mettre un CD ? J'aimerais bien un peu de musique.

benzin pompalamak, benzin doldurmak

verbe transitif (de l'essence)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Petra mit de l'essence dans le réservoir de sa voiture.

üstünü değişmek

verbe transitif (des vêtements)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

çağrısında bulunmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Les responsables syndicaux ont mis fin à la grève après deux semaines.

eklemek

verbe transitif (sur une note, un compte)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tu peux le mettre sur ma note ?

hazırlamak, kurmak

verbe transitif (la table, le couvert) (sofra, masa)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Les enfants, venez mettre la table pour le dîner. Nous avons besoin d'assiettes et de bols.

yerleştirmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Elle a mis les pièces d'échecs en place.

sokmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Mets ça dans ta poche avant que quelqu'un ne le voie.

yaymak, sermek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
En général, il met (or: il pose) les plans sur la table.
Genellikle planları masanın üzerine yayar.

monte etmek

(une affiche, photo,…)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il a accroché une photo pour la montrer aux visiteurs.

içine sokmak, içine tıkmak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Adrian a mis le journal sous son bras.

açmak

verbe transitif (un appareil,...) (ışık, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mets (or: Allume) les phares, s'il te plaît. Il commence à faire nuit.

vitese takmak

verbe transitif (Automobile)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Mike a mis (or: passé) la première et a filé.

düzen vermek, yoluna koymak

verbe transitif (Radio, TV : une station, chaîne)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Dan a réglé la radio sur sa station préférée.

koymak

verbe transitif (de l'argent)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Si tout le monde met 15 livres, cela paiera la facture.

katkıda bulunmak

verbe transitif (de l'argent)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Les parents de Charlotte lui ont donné 1 000 livres pour ses frais de voyage.

kepçeyle almak

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Karen a mis la glace dans un bol.

giydirmek

verbe transitif (mankene vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Mettons (or: posons) ce pull sur ce mannequin.

yerleştirmek

verbe transitif (suçlayıcı kanıt)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La mafia a placé le corps dans la voiture de Jerry pour le faire accuser.

sürmek

(étaler : une crème,...) (krem, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Appliquez de la crème solaire avant d'aller dehors.

bulaştırmak, sıvamak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ne touche pas la peinture fraîche ou tu vas en étaler (or: en mettre) partout.

giymek

verbe transitif (chaussures) (ayakkabı, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je mets (or: Je chausse) du 39 en bottes, mais du 38 en chaussures.

bedelini ödetmek

verbe transitif (figuré) (mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
L'opposition va faire payer (or: mettre au pilori) ce politicien pour ses actions.

hiddet

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

kiraya vermek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

kiraya vermek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je ne sais pas si je dois vendre ma maison ou la louer (or: la mettre en location).

uygulamaya geçirmek, uygulamaya koymak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Les nouvelles réglementations doivent encore être appliquées.

edinmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tu peux me dire où je pourrais trouver une montre comme la tienne ? Tu dois trouver une copie de son certificat de naissance.

yerine oturmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il a fallu du temps pour que la nouvelle organisation se mette en place.

diz çökmek

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Ben s'est agenouillé et a regardé sous la table.

kızmak, öfkelenmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je m'énerve quand les gens sont impolis et odieux.

başlamak

(işe, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
On ferait mieux de commencer avant qu'il fasse noir.

yola çıkmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
On devra partir très tôt pour éviter les bouchons des heures de pointe.

yola çıkmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ils sont partis pour Londres tôt le lendemain matin. // Nous partirons à 5 h du matin.

öne geçmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

gerçekleştirmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La mairie va exécuter (or: mener à bien) ses projets d'élargissement de la route.

aşağı indirmek, -den indirmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il a descendu le carton de l'étagère.
Kutuyu raftan indirdi.

tam/kesin nedenini göstermek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

tokat atmak, tokatlamak, sille atmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

bacaklarını ayırarak oturmak

(une moto, un vélo)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

düzenlemek

(un événement) (etkinlik, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Bill organise une fête pour le cinquantième anniversaire d'Ellen. Vanessa organise l'assemblée générale annuelle de l'entreprise.

yırtmak, sökmek

(kumaş)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Quand elle s'en aperçut, elle lui déchira tous ses vêtements.

kökünden sökmek, söküp atmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
La société s'est engagée à abolir ces pratiques déloyales.

pranga vurmak, prangaya vurmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Au Moyen Âge, les détenus étaient enchainés dans un cachot.

düşman etmek, düşmanlık yaratmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

(hayvan) saldırmak/saldırarak yaralamak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le dompteur de lion a été mutilé par un des lions.

standart hale getirmek, standartlaştırmak, standardize etmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Des enseignants ont été envoyés dans les îles périphériques du pays afin de standardiser la langue nationale.

koreografisini üstlenmek

(bale, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

çarpanlarına ayırmak

(Mathématiques) (matematik)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

tecrit etmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

ilerlemesine mani olmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ça m'a vraiment retardé de perdre mon travail.

renk katmak, renklendirmek

(une soirée, un événement)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

renklendirmek, renk katmak

(un lieu)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Des touches de couleurs vives permettraient d'égayer cette pièce.

kiraya vermek

(être propriétaire)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

gözetim altında bulundurmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

açmak

(la lumière, un appareil)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

açmak

(la lumière, la télévision) (cihaz, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Carl a allumé la radio pour écouter les informations.

tamamını yazmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

çözmek

(figuré : des difficultés)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Nous ne pourrons aplanir ces difficultés que par le dialogue et le compromis.

kiraya vermek

(être propriétaire)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
J'ai décidé de louer mon appartement.

hariç tutmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

aşırı duygusal/duygularını kontrol edemeyen, histerik

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

başlangıç

(figuré) (kariyer, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

onay

(un plan)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Le business plan a été approuvé par le directeur de la société.

başlatan şey

(bir şeyi)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
La violente diatribe de l'acteur fut le déclencheur des attaques des médias contre lui.

heyecanlandırmak

(figuré : le public)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

yere/dizlerine kapanmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

yavrulamak

(jument) (at)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)

bastırmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

vurgulamak, üzerinde durmak, dikkati çekmek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'institutrice a souligné les efforts de Thibault ces dernières semaines.
ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Mülakat sırasında işiyle ilgili tecrübesini vurguladı.

vurmak, yumruk atmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le boxeur a frappé son adversaire.
Boksör rakibine vurdu (or: yumruk attı).

bozmak, çalışmaz duruma getirmek

(un système)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le cambrioleur a désactivé l'alarme avant d'entrer par la fenêtre.

kalınlaştırmak

(Musique) (ses, nota, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tom a bémolisé la tonalité d'un demi-ton.

işten atmak, işten kovmak/çıkarmak, işine son vermek

(un employé)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Le patron a renvoyé Edward parce qu'il était toujours en retard.

üçüncü bir şahısa (bir süre için) emanet etmek/emanet olarak bırakmak

(Droit)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

takoz koymak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Est-ce que tu as calé les roues lorsque tu as garé la voiture ?

şişe geçirmek

(de gros morceaux de viande)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le chef embrocha les médaillons de porc et les mit sur le grill.

macunlamak, macunla sıvamak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

son listeye almak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'auteure fut surprise que son premier roman soit présélectionné pour un prix de littérature.

kelepçelemek

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

vurgulamak, vurgu yapmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Le professeur a souligné l'importance de bien lire les questions d'examen attentivement.

arasına girmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Nous nous entendons tellement bien que rien ne pourra jamais nous séparer.

Fransızca öğrenelim

Artık mettre'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.

mettre ile ilgili kelimeler

Fransızca hakkında bilginiz var mı

Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.