Endonezya içindeki berendam ne anlama geliyor?
Endonezya'deki berendam kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte berendam'ün Endonezya'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Endonezya içindeki berendam kelimesi batırmak, batmak, dalmak, daldırmak, boğulmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
berendam kelimesinin anlamı
batırmak(submerge) |
batmak(submerge) |
dalmak(submerge) |
daldırmak(submerge) |
boğulmak
|
Daha fazla örneğe bakın
Dan, hujan deras terus tercurah tanpa henti —sehingga akhirnya bumi pun terendam, tepat seperti apa yang Yehuwa katakan. —Kejadian 7:16-21. Yağmur günlerce yağmaya devam etti ve tıpkı Yehova’nın söylemiş olduğu gibi sular yeryüzünü kapladı (Başlangıç 7:16-21). |
Misalnya, ada yang terlindas mobil, ada yang kehujanan semalaman, dan ada yang terendam banjir akibat badai. Örneğin, biri arabayla ezildi, bir diğeri gece boyunca yağmur altında unutuldu, başka bir kitap da kasırgada sel sularına gömüldü. |
Meskipun putra kelima Taejo dengan Ratu Sineui, Yi Bang-won, paling berjasa di dalam membantu ayahnya menaiki takhta, Ia memendam kebencian terhadap 2 kunci sekutu ayahandanya di istana, Perdana Menteri Jeong Do-jeon dan Nam Eun. Bununla beraber Taejo'nun Kraliçe Sineui'den olan beşinci oğlu Yi Bang-won, babasının yükselişine en çok katkıda bulunmuş; aynı zamanda babasının saraydaki iki dostu olan Başbakan Jeong Do-jeon ve Nam Eun'a karşı derin bir kin barındırmaktaydı. |
Beberapa pulau dapat terendam seluruhnya. Bazı adalar tümüyle suya gömülür. |
Kota tua Samsat terendam pada tahun 1989 di bawah Bendungan Ataturk. Samsat'ın eski kenti 1989'da Atatürk Barajı'nın suları altında kaldı. |
Jika kita membiarkan emosi negatif menguasai diri kita, kita akan cenderung memendam rasa kesal, mungkin merasa bahwa kemarahan kita adalah semacam hukuman bagi orang yang bersalah itu. Bu her zaman kolay değildir. Olumsuz duyguların bize hâkim olmasına izin verirsek küskünlüğü sürdürebiliriz ve bizi kıran kişiyi öfkemizle cezalandırdığımızı düşünebiliriz. |
Wilayah yang tadinya adalah sawah, jalan raya, hutan, dan pedesaan sekarang terendam air. Bir zamanlar pirinç tarlalarına, yollara, ağaçlara ve köylere ev sahipliği yapan yerler artık su içindedir. |
Sempat terpikir untuk memendamnya sendiri, tapi aku melihat kesulitanmu di sini, di Perancis. Belki sadece kendime saklamam gereken düşünceler, ama burada Fransa'da güçlük çektiğinizi görüyorum. |
Kepala penelitian itu, Elaine Eaker, mengatakan, ”Ada pandangan umum bahwa Anda akan sehat jika melampiaskan kemarahan dan bukannya memendamnya. . . . Bu konudaki araştırmanın yöneticisi Elaine Eaker şöyle diyor: “Birçok kişi, kendini tutmaktansa öfkesini dışa vurmanın sağlığa yararlı olacağına inanıyor. . . . . |
Moose diamati suka bermain-main dengan ombak di laut dan asyik berendam dalam mata air panas. Kıyıya vuran okyanus dalgalarıyla oynarken ve sıcak su kaynaklarında keyif yaparken görülen muslar var. |
Ada yang memendam peristiwa itu dan akhirnya hancur karena merasa amat bersalah dan karena perasaan-perasaan negatif lainnya. Bazıları olanları kimseyle konuşmuyor ve suçluluk gibi olumsuz duygularla kendilerini yiyip bitiriyorlar. |
Perendaman ini tidak membantu... Sıcak su işe yaramıyor. |
Aku tak bermaksud memendam rahasia ini darimu. Bunu senden sır olarak saklamak istemedim. |
Kau harus membiarkannya berendam. Suda bekletmelisin. |
Karena ia tidak diperlengkapi dengan bulu yang kedap air dan ia tidak memiliki kaki berselaput seperti yang dimiliki camar lain yang dapat mendarat di air, camar-kecil-warna-warni menghindari terendam air. Su geçirmeyen tüyleri ve başka sumrularda olduğu gibi suya iniş yapmayı mümkün kılan perdeli ayakları olmadığı için, isli sumru denize dalmaktan kaçınır. |
Dengan salam yang penuh respek ini, Daniel memperlihatkan bahwa dia tidak memendam kebencian terhadap raja. Daniel’in bu saygı dolu selamı krala karşı hiçbir düşmanlık beslemediğini gösterdi. |
Ia justru memendam kebencian terhadap adiknya. Kardeşine karşı içi öfke ve nefretle doldu. |
Aku selalu menemukan bekas gigitan diatas keju dan BH abunya yg besar terendam di wastafel. Peynirde diş izleri buluyorum ve onun büyük gri sütyeni lavaboda sırılsıklam. |
Sekolah tempat saya bekerja terendam banjir selama satu setengah bulan.” Çalıştığım okul bir buçuk ay boyunca sular altında kaldı.” |
”Tetapi saya hanya memendam perasaan saya,” ulas Sarah. “Fakat duygularımı içime attım” diyor. |
Aku gak akan biarkan kamu memendam dirimu sendiri dengan rasa kasihan. Kendine acımana izin vermeyeceğim, Finn. |
Aku harus memasukkannya ke tong perendaman. Ben onu, güvenlik için, nezarete koyayım. |
Uh, kau akan ingin berendam air hangat setelah seharian di kantor. İşten sonra sıcak bir jakuzi istersin. |
Bumi memiliki sebuah peradaban memendam mampu astronomi radio Hanya untuk beberapa dekade, terakhir beberapa Keluar dari seumur hidup satu miliar beberapa tahun. Dünya birkaç milyarlık ömür süresinde radyoastronominin belirlediği teknolojik uygarlık dönemini ancak yirmi-otuz yıldır yaşamaktadır. |
Kau sudah berendam sesering aku, kau belajar banyak hal. Büyürken benim düştüğüm kadar çok suya düşseydin, sen de çabucak öğrenirdin. |
Endonezya öğrenelim
Artık berendam'ün Endonezya içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Endonezya içinde arayabilirsiniz.
Endonezya sözcükleri güncellendi
Endonezya hakkında bilginiz var mı
Endonezyaca, Endonezya'nın resmi dilidir. Endonezya dili, 1945'te Endonezya'nın bağımsızlık ilanıyla resmen tanımlanmış standart bir Malay dilidir. Malayca ve Endonezyaca hâlâ oldukça benzerdir. Endonezya dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Endonezyalıların çoğunluğu, neredeyse %100'lük bir oranla akıcı Endonezyaca konuşur ve bu da onu dünyanın en yaygın konuşulan dillerinden biri haline getirir.