Almanca içindeki sich stellen ne anlama geliyor?
Almanca'deki sich stellen kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte sich stellen'ün Almanca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Almanca içindeki sich stellen kelimesi durmak, yerleştirmek, koymak, yerleştirmek, koymak, sağlamak, uyuz (kedi, köpek, vb.), faturalama, baş aşağı çevirmek, sağlamak, gösteri icra etmek, (şirket) çalışanları işten çıkarmak suretiyle işgücünü azaltmak, sıraya girmek, iyileştirmek, daha iyi hale getirmek, rütbesini indirmek, tuzağa düşürmek, eklemek, üzerine eklemek, başlatmak, kötülemek, kabul etmek, azarlamak, paylamak, denemek, sınamak, test etmek, tertip etmek, sunmak, teşhir etmek, güç beğenen, zor beğenen, müşkülpesent, saat gibi, çok düzenli, bir düşün/hayal et, (birşeyi) bilmediğini/suçsuz olduğunu iddia etme, soru yöneltmek, soru sormak, gerekeni yapmak, tüm ilgiyi/dikkatleri üzerine toplamak, gösterime sunmak, sofrayı kurmak, parti vermek, özel yaşamına karışmak, inanmamak, ihtimal vermemek, kurmak, gölgede bırakmak, kökten değiştirmek, köklü değişiklik yapmak, rahatsız etmek, sıkıntı vermek, rahatsızlık vermek, koymak, servis etmek, kenara koymak, çürük/ezik, soru sormak, üzerine eklemek, başlatmak, odaklamak, (odağı) ayarlamak, ayar etmek, karantinaya almak, içine koymak, para almak, karşı olmak, meydan okumak, kısmak, fatura vermek, meydan okumak, teslim olmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
sich stellen kelimesinin anlamı
durmak
|
yerleştirmek
|
koymak
|
yerleştirmek, koymak(formell) |
sağlamak
Wirst du den Transport zu und von der Feier zur Verfügung stellen? |
uyuz (kedi, köpek, vb.)
|
faturalama
|
baş aşağı çevirmek
Ich drehte meine Tasche um und schüttelte den Inhalt in der Hoffnung heraus, meine Schlüssel zu finden. |
sağlamak
|
gösteri icra etmek(ugs) |
(şirket) çalışanları işten çıkarmak suretiyle işgücünü azaltmak
|
sıraya girmek
|
iyileştirmek, daha iyi hale getirmek
|
rütbesini indirmek
|
tuzağa düşürmek
|
eklemek, üzerine eklemek(umgangssprachlich) |
başlatmak
|
kötülemek(birisini) |
kabul etmek(teklif, vb.) Sie nahmen das Angebot der Firma an, für zusätzliche Umschulungen zu bezahlen. |
azarlamak, paylamak(informell) |
denemek, sınamak, test etmek
Der Sensor wird die Stärke der Fasern testen. Sensörler, elyafların dayanıklılığını test edecek. |
tertip etmek
Können wir für den 8. November ein Meeting organisieren? |
sunmak
Sie schrieb ein Angebot für den Kauf des Geschäfts aus. |
teşhir etmek
Die Männchen präsentieren sich den Hennen während der Paarungszeit. |
güç beğenen, zor beğenen, müşkülpesent
|
saat gibi, çok düzenli
|
bir düşün/hayal et
|
(birşeyi) bilmediğini/suçsuz olduğunu iddia etme(Rechtswesen) |
soru yöneltmek, soru sormak
|
gerekeni yapmak
|
tüm ilgiyi/dikkatleri üzerine toplamak(Anglizismus) |
gösterime sunmak(ugs) |
sofrayı kurmak
|
parti vermek
|
özel yaşamına karışmak
|
inanmamak, ihtimal vermemek
Er wollte nicht glauben, dass ihre Geschichte stimmt. |
kurmak
Er errichtete ein Krankenhaus für kranke Kinder. Hasta çocuklar için bir hastane kurmaya karar verdi. |
gölgede bırakmak(mecazlı) |
kökten değiştirmek, köklü değişiklik yapmak
|
rahatsız etmek, sıkıntı vermek, rahatsızlık vermek
|
koymak
Patsy legte ihre Stifte auf den Schreibtisch. |
servis etmek(yemek) |
kenara koymak
Ich legte meine Arbeit zur Seite (OR: beiseite), um nach dem Baby zu sehen. |
çürük/ezik(meyve) |
soru sormak(birisine) |
üzerine eklemek(fiyat) |
başlatmak(informell, übertragen) (iş, proje, vb.) |
odaklamak, (odağı) ayarlamak, ayar etmek(fotoğraf makinası, vb.) Er stellte die Kamera scharf ein. Fotoğraf makinasını odakladı. |
karantinaya almak(Medizin) |
içine koymak(Slang) Schmeiß diese Suppe einfach in die Mikrowelle und koch sie ein paar Minuten. |
para almak
Der Barmann hat mir meinen Drink nicht berechnet. |
karşı olmak
|
meydan okumak(birisine) Der Interviewer stellte den Abgeordneten zur Rede, als dieser falsche Statistiken anführte. |
kısmak(ses) Es wäre mir sehr recht, wenn du die Musik leiser machen könntest! |
fatura vermek
Bezüglich der Kosten können Sie dem Unternehmen eine Rechnung stellen. |
meydan okumak(birisine bir konuda) Julia stellte ihren Onkel wegen seiner beleidigenden Bemerkungen zur Rede. |
teslim olmak(eigene Person) (birisine/bir şeye) Richard akzeptierte, dass das, was er getan hatte, falsch gewesen war und stellte sich seiner Strafe ohne sich zu beschweren. |
Almanca öğrenelim
Artık sich stellen'ün Almanca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Almanca içinde arayabilirsiniz.
Almanca sözcükleri güncellendi
Almanca hakkında bilginiz var mı
Almanca (Deutsch), ağırlıklı olarak Orta Avrupa'da konuşulan bir Batı Germen dilidir. Almanya, Avusturya, İsviçre, Güney Tirol (İtalya), Belçika'da Almanca konuşan topluluk ve Lihtenştayn'da resmi dildir; Aynı zamanda Lüksemburg ve Polonya'nın Opolskie eyaletindeki resmi dillerden biridir. Dünyanın en önemli dillerinden biri olan Almanca, dünya çapında yaklaşık 95 milyon anadili konuşuruna sahiptir ve Avrupa Birliği'nde en fazla anadili konuşmacıya sahip olan dildir. Almanca aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nde (İspanyolca ve Fransızca'dan sonra) ve AB'de (İngilizce ve Fransızca'dan sonra) en yaygın olarak öğretilen üçüncü yabancı dildir, bilimde en çok kullanılan ikinci dildir[12] ve İnternette en çok kullanılan üçüncü dildir ( İngilizce ve Rusça'dan sonra). Yaklaşık 90-95 milyon insan Almanca'yı birinci dil, 10-25 milyon ikinci dil ve 75-100 milyon yabancı dil olarak konuşuyor. Böylece, toplamda, dünya çapında yaklaşık 175-220 milyon Almanca konuşan var.